Tuesday, December 30, 2008

New Year's Eve vs. Adam's Eve

Para harcamaya dayalı bir yılbaşı.
It seems like only the spending part matters these days.

Consume.
Spend.
Then spend a little more.


Binlerce, milyonlarca insan kocaman miktarlarda içki içecek, kocaman miktarlarda yemek yiyecek, kocaman miktarlarda gürültü yapacak, dağıtacak, kırıp dökecek, sokaklara dağılacak.

"Dış mekan"lar dopdolu olacak, girişler çok ücretli olacak, "eğlenmek" adına o paralar verilecek, halbuki eğlenilemeyecek, içeride hep kısık bir ses "bir şey eksik" diyecek, biraz daha içilip o ses susturulmaya çalışılacak.


İnsan'ın "yeni" yıldan beklentileri olması garip gerçekten.
Diyete başlamak için 1 ocak beklemek.
Sigarayı bırakmak.
Sevgiliden ayrılmak/sevdiceğe açılmak.
Evlenmek.
Değişmek.
Değişmek.
Değiş...

Ne zaman nasıl oldu da pagan bir bayramın öldürülemeyen hıristiyan versiyonunun müslüman bir toplumca taklit edilmesi üzerinden (copy of a copy of a copy, we really like you Plato) hayata dair beklentiler edinir olduk?

2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008.

6 yıl geçti, oradaydım ve şimdi burdayım.
Değiştim.
Dünya çok değişmedi.
İki gün sonra uyanıp 2009'un soğuk, karlı ve sıkıcı bir öğleden sonrasıyla karşılaştığımda da değişmemiş olacak.
Yalnızca bir önceki gecenin gürültüsü, pisliği, insan kalabalığı sessizliğe gömülmüş olacak.
Sonrası aynı.
Harcayarak, tüketerek bir yılbaşını daha "kutlayan" kalabalığın içinde survive etmek.
Yorulmak.
Hep şaşırmak.
Hep.

Saturday, December 20, 2008

Kırmızı file çorap ve bastırılmış penis'ler

Senaryo:
Kırmızı file çorapla siyah parlak bir ceket giyip sokağa çık.
Okula git. Ordan çık marketin önünde dur mesela. İki üç saniye etrafına bak.
Üç kişilik bir "genç" grubu sana desin ki: "İçinde bişey yok mu senin?"

Yanıt?

a) "Yok amınakoyim"
b) "Sana ne gerizekalı?"
c) Duymazlıktan gelip yürümek

Hangisini yaparsan yap hiçbirinde kazanan sen olmayacaksın.
Zaten en başından ciddiye alınacak bir tarafın yok- o kadar hiçbi şeysin ki senin kıyafetinle ilgili tepeden inme iğrençlikler dillendirebiliyorlar.
Ağzından çıkan her söz saçma bir gülücük olarak konuyor suratlarına, en fazla bir parça kızdırabiliyorsun küfrederek veya bekledikleri gibi susup gitmek yerine zınk diye durup bas bas bağırarak.
Ama o kadar.

Sen karşındaki üç ite bağırırken;
yanından evine gidenler, marketten çıkanlar, okula gidenler geçiyor. Kimse durup bakmıyor bile.
Çünkü durum belli.
Senin kırmızı file çorabın, onun da hiçbi yere sokamadığı bi çükü var.

Tabi ki sana laf atacak, ya ne olacağidi?
Ellenmediğine şükredip siktir olup evine git.
Bi daha da o çorabı giyme!
Sen kim olup da elalemi azdırıyosun "kadın"?!


Kadın..
...